Tarih: 11 Mayıs 2016 

En son otobüs saat üçte olduğundan bugün zamanın çoğu yola gitti. Kamboçya sınırı Ho Chi Minh City'e bir hayli yakın ve sınır görevlileri gece uyuyan insanlar, o yüzden gece otobüsü yok. Şu ülkeyi biraz öteye kuraydınız yav.

Kamboçya'ya giriş epey sancılı geçti.

Otobüs yabancı gezgin doluydu. Rahattı. Muavin koridorda dolaşıp pasaportları incelemeye başladı. Sıra bize geldi. Bizim pasaportlara baktı "E hani Kamboçya vizesi yok?" dedi. Biz vizeyi sınırda alırız diye düşünmüştük. "Sökülün 35$" dedi. Verdik. Muavin Çinli arkadaşımın verdiği buruşuk ve ortası delik doları gösterip "This is harmed." (Bunun üzerinden araba geçmiş." dedi ve yenisini istedi. Para da beğendiremiyoruz herife. Paraları aldı, pasaportumuzu aldı.

Bu uygulama bana saçma geldi. Ayrıca 35$ çok gelmişti, bir internete bakayım sanki daha azdı dedim, bir yandan daha önce aynı rotayı takip etmiş arkadaşa da mesaj attım böyle böyle oldu ne ayak diye.

Sonra hükümetin sitesinde gördüm ki yeşil pasaporta vize kalkmış. Gitti 100 liram!

Arkadaş da mesaj attı o martta felan kalktı biz ödediğimize üzüldük sonra diye. Eyvaaah.
Ayrıca vize ücreti 30$ ama muavin 5$'a el koyuyor. Biz onu vermeyip otobüsten inip kendimiz halletmiştik, gerçi onda da görevli 2$ rüşvet almıştı.

Muavine gidip "Ya birader bana vize ücretsizmiş, benim parayı ve pasaportu uçlansana." dedim ama pışııık. Adam haftalık o kadar kazanıyordur, bırakır mı. Sana kanıtla döneceğim diyip yerime oturup internetten İngilizce kanıt aradım ama yok anam. Kim takar Türkiye ile Kamboçya gibi mahşerde yüzyüze gelmeyecek iki ülkenin anlaşmasını. Bir daha gittim. Telefon açtı bir yere, belki sınır görevlisine belki sığır görevlisine? Bilemiyoruz. Her şey onun rüyası bile olabilir. Bana "Bedava değilmiş." dedi. Bir yandan bizimkilere mesaj atıyorum paralar gitti yardım edin geri alamıyorum diye bir yandan da aklıma 35$ için orada mahsur kalacağım korku senaryoları geliyor.

İş biraz da uzarsa sınıra gelecektim ve internetten mahkum kalacaktım o yüzden telaşlanmıştım. Abimin önerisiyse Vietnam büyükelçisini aradım dedim böyle böyle. "Ben bunu Kamboçya'daki meslektaşıma sorayım siz beni 10 dakika sonra arayın." dedi. Tamam dedim, aradım geri. "Bana gelen bilgi vizenin kalktığı yönünde. Siz benim ismimi de verin onaylattım diye. Ama bakın buradaki ülkeler bizim ülke gibi değildir, katıdır, her gelen geçeni almazlar, gelenlere iyi gözle bakmazlar. Gündemdeki son olaylar yüzünden de problem çıkarabilirler. Ayrıca rüşvet de isteyebilirler. Dikkatli olun." diye ikazda bulundu.

Üçüncü kez gittim muavine. Muavin tuhaf bir adamdı, ya İngilizcesi iyi değildi ve dediklerimi anlamıyordu ya da anlıyordu ama anlamamazlıktan geliyordu. Ben de bu sefer çareyi "I talk to embasi" diye başını yemekte buldum. Emaneti geri verdi sonunda.

Sınıra geldik. Arkadaşım "Muavinden önce davranıp otobüsten çıkıp ülkeden çıkış işini hallet. Sonra otobüse geri binmeden hemen Kamboçya girişine yönel, zaten görürsün hemen dedi.

Mübarek, muavin öyle bir yardırdı ki onu geçmeme imkan yok. Beni dibinde görür görmez de pasaportuma el koydu yine. Ayrıca Vietnamlı görevlinin de sıra mıra salladığı yok, istiflemiş otobüstekilerin pasaportlarını, önce gelen Vietnamlıları gönderiyor sonra kafasına göre diğer pasaportlara bakıyor. Muavinle başka bir dilde konuşuyor. Benle İngilizce konuşan yok. Beni sallayan yok.

Benim pasaportu ayırdı yine. Lanet olsun yine tatsızlık çıkacak.

Vietnamlı görevli yerinden kalkıp birilerine bağırarak bir şeyler sordu. Yeşilleri giymiş herif, şapka da takmış, sanarsın Amerika'ya girecek. Korkuyorum. Yine hiçbir şey söylemeden damgaladı pasaportu, aldım ben de. Anlaşılan Vietnam vizem olmadığına takmıştı o da. Adamın iş de kebap ha, hiçbir turistle muhattap olmadı, pasaportları ellerine vermek dışında. İngilizce bilmiyor bile olabilir.

Arkadaş Kamboçya girişine kendin git demişti ama ortada giriş falan göremiyorum, ışıklar kapalı zaten. Mecburen geri bindim otobüse. Biraz ilerleyip indik. Bekçi gibi bir adam geldi ve yine pasaportları toplamaya başladı. Ben dedim bana beleş, yok öyle bir şey dediler, ben de vermeyeceğim pasaportu banane görevliyi görecem dedim ve grubun yanına gittim "Niye her istediklerinizde veriyorsunuz pasaportu." falan dedim. Arkama baktım, muavin otobüs bagajını açmış bir şeyler çıkartıyordu. Herhalde benim çantamdı bu. İyice tedirgin olmuştum.

Gözlüklü bir abi bana yaklaştı ve "Dur birader burası farklı bir kültür, pasaportu vermen lazımdı." dedi. Ben de "Sen Kamboçyalı mısın? Bana yardım eder misin özel pasaportum var diyorum beni dinlemiyorlar." dedi. Abi Vietnamlıymış ama Kamboçça, yani Khmerce biliyormuş. Gitti bekçilerle konuştu. Onlar da bizi içeriye yönlendirdi ve sonunda sınır görevlisi hazretlerinin yüzünü görebildim., cennetliğim. Adam işi resmen içeride durmak, geri kalan işi dışarıdaki bekçi yapıyor.

Vietnamlı abi anlattı olayı, bıdı bıdı bir şeyler konuştular, beni sallayan yok yine. Ben yine büyükelçilik!! özel!! diye Sultanahmet'e gitmek isteyen turist kıvamında konuşuyorum. Vietnamlı abi döndü bana "Tamam sakin ol, bakacak, eğer öyleyse ekranda çıkacaktır. Çıkmazsa yapacak bir şey yok." Adamın bilgisayarı kütük gibi, hiçbir şey açılmıyor, bekliyoruz öyle Pünom Pen'den gol haberini. "Lütfen bekleyin efendim." diye telkinde bulunuyor adamda. Çıkarıp 5$ versem bilgisayar hızlanır mı acaba?

Otobüs ilerlemiş, bir restorana çekmiş. Ahali beni bekliyor. Ben, Vietnamlı ve muavin olacak deyyuz görevlinin vereceği kritik kararı bekliyoruz. En sonunda görevli benden parmak izi aldı ("Harbiden özelmişsin bak, özel muamele yapıyorlar" dedi Vietnamlı) ve motosiklet taksilere binip otobüse doğru yolaldık. Hayatımda ilk defa 3 kişi motosiklete bindim bu arada. (çantalarımız olmasaydı muavin de gelecekti dörtleyecektik.)

Vietnamlı abiye çok teşekkür ettim. Adı Rick'miş. Kamboçya'da cam firmasında (?) çalışan bir expatmış, memleketi bırakıp uzak yoldan gelmiş eheh. Yarın akşam yemeği yiyelim dedim, olur dedi kartını verdi.

*

Yolun geri kalanı enteresandı. Ekşi sözlükte sürekli "Çevre ülkelerden Kamboçya'ya geçtiğinizde yollar mayın tarlasına döner." demişlerdi de "Ekşiciler abartmış, ne güzel paşa paşa gidiyoruz." diyordum.

Bir anda deprem olmaya başladı. Araba sallanıyordu. Yukarıdaki eşyalar üzerimize düşecek gibiydi. Sanki Harry Potter'daki hızır otobüsteymişiz de Mugglelara yakalanmamak için bir o yana bir bu yana gaygılıyor gibiydik. Ekşiciler haklı çıkmıştı. Şükürler olsun ki kaza yapmadık ve bir yerde indik. Neresi olduğunu hatırlamıyorum çünkü iner inmez tuktukçunun biri karşıladı bizi ve Rickle vedalaşıp hostelimize gittik.

*

Bu uzun ve gereksiz yazıdan sonra bir telkinde bulunayım. Vietnam-Kamboçya sınırı o kadar problemli değilmiş ama asıl olay Tayland-Kamboçya sınırındaymış. Öyle ki adamlar sahte sınır binası falan dikmişler, milleti dolandırıyorlarmış. "Cambodia border crossing scams" yazarak çeşitli dalavereleri görebilirsiniz. Tabii bunla uğraşacağınıza direkt olarak internetten e-vize alın. (Ben iyi ki almamışım eheh.) Bir de gidecek olursa aman adamlarla söz dalaşında bulunmayın, otobüs sizi bırakıp vınlarsa kalırsınız yolun ortasında. Çok tekin yerlere benzemiyor buralar.

Muavinde harbiden çantamı açıp içinde ne var diye bakmış, eşyaların yerleri değişmiş çünkü.