Bu yazımda size iki yıldır yaptığım "Ultimate Frisbee" isimli spordan bahsedeceğim (ki ben mezun olunca Bilkent'teki takımımıza yerimi dolduracak sağlam oyuncular gelsin eheh.)

Nedir Ultimate Frisbee?

İngilizcesi olanlar önce şu videoyu izleyebilir:




Öyle dergi yazıyor gibi uzatmadan açıklıyorum. Hani Amerikan futbolunda topu olup koşuyorsun da çizgiyi geçince sayı oluyor ya, başkaları da senin üzerine çullanıyor (Amerikan futbolu bilgim bu kadar bu arada).



Hah işte burada da çizginin ilerisinde (daha doğrusu endzone denilen bir dikdörtgenin içinde) diski tutunca sayı oluyor. Ama diskle koşma yok. Dolayısıyla kimse kimseye çullanmıyor, zaten çullanmak yasak, faul direkt. Diskle paslaşa paslaşa sayı yapmaya çalışıyorsunuz. Temas kabul etmeyen bir oyun olduğu için kız erkek karışık oynamaya olanak sağlıyor. (Fakat sıkıntı olmaması için yine de takımlar kızların kızları marke etmesini salık veriyorlar eğer takım alan savunması yapmıyorsa. Ve her turnuvada minimum 2 kız oynatma zorunluluğu var.) İlginç bir olay da şu ki kızlar çok belirleyici olabiliyor oyunda, bizim takımın kızları tecrübeli ve çita gibi koşuyorlar, diske uçuyorlar resmen, dolayısıyla biz bayağı avantajlı olabiliyoruz bazen :P

"Paslaşarak sayı yapıyoruz" diyince oyun çok basit ve sınırlı gibi gözüküyor ama oynayınca evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bir kere diski takım arkadaşınızdan alabilmeniz için mümkün olduğunca aktif olmanız gerek ki size pas atıldığında sizi kovalayan rakip oyuncu diski sizden önce kapmasın. Oyun aslında sırf bu sorun sayesinde bir sürü stratejiye olanak tanıyor. Sahaya iyi dizilin, önceden belirlediğiniz taktiğe göre belirli alanlara koşu yapın, takım arkadaşlarınızla iyi koordine olun ki rakip ne olduğunu anlamadan Barcelona gibi paslaşa paslaşa sayıyı alın, tabii bunları yaparken nefessiz kalıp sahaya yığılmamaya da dikkat edin. Aslında bir çok takım sporunun özü bu değil mi?


Vertical Stack (Dikey Yığın) - Oyuncuların diski almak için depar atmadan önce sahada yığın oluşturarak alanı boşaltması.

Dürüst olmak gerekirse ben spor konusunda aşırı beceriksiz biriyim. Dolayısıyla düzenli olarak yaptığım bir spor yok(tu). Bu oyuna bu kadar bağlanmamın nedeni ise oynadığım ilk gün oynamayı bilmediğim halde oyunda normal bir oyuncu gibi biraz varlık gösterebildiğimi hissetmem yani ilk basketbol oynarken yaşadığım "Pota altında dursam da top elime gelse." veya teniste yaşadığım "Yahu daha topu karşıya atamadım bir de gelen topu karşılayacağım da sayı olacak." hislerini yaşamamış olmam dolayısıyla oyunun aşırı zevkli gelmesi. Akabinde oyunu küçümsemem, "Basketbol ve tenisteki gibi fazla teknik gerektirmiyor, aşırı bir çalışma yapmama gerek kalmadan da araya kaynayabilirim." demem.

Tabii ki öyle olmadı. Temel atış tipi sayısı azdı ama "oynayabilmek" için bunlarda uzmanlaşmak gerekiyordu. Fakat yeni başlayan bir çok arkadaşım temel atışları öğrendi, (benim alışmam yine biraz uzun sürdü.) Dolayısıyla turnuvaya katılacak düzeyde oynayabilecek duruma gelmek kısa sürüyor diyebilirim. Oyunda ofsayt yok, o yüzden sahanın bir yanından sayı alanına diski atıp oyuncunuza tutturarak sayı yapabiliyorsunuz (tabii rakip oyuncu böyle bir atışa izin verirse) Uzun süredir bu oyunu oynayan arkadaşlar veya Allah vergisi yeteneği olan arkadaşlar bu tip atışlar yapabiliyorlar ama tabii herkes değil. Bu yüzden oyunda iki tip rol var. Birincisi handler, atışı kuvvetli olanlar ve ikincisi de cutter, handlerın atacağı diske koşup diski ileri sürmeye veya sayı yapmaya odaklı kişiler. Handler'ın tekniği iyi olmalı, Cutter ise iyi koşup, diskin nereye uçacağını iyi tahmin edip diski de iyi tutmalı. Uçan disklere korkusuzca atlayıp gerekirse kendini feda etmeli. (Edemedi)


(Adamını kaçırırken ben.)

National University of Singapore'da oldukça popüler bu spor. Yurtların her birinin kendi takımı var, toplam 5 takım ediyor. Okulun iki tane takımı var ki okul takımında oynayanlar yurtlarda oynayamıyor. Daha başka takımlar da olabilir, sürekli bir yerlerden takım çıkıyor zaten. Amerika'da da oldukça popüler, zaten çıkış yeri Amerika'da.

Tahmin edebileceğiniz gibi ülkemizde o kadar popüler değil ama bu yazımın hedef kitlesi olmasını ümit ettiğim üniversite öğrencileri arasında popülerliği azımsanacak kadar değil. Bildiğim üniversite takımları: Ankara'da Bilkent Goats, ODTÜPUS, ODTÜPUS B (adamların iki takımı var), İstanbul'da Boğaziçi (BURN), Yeditepe Ravens, Frizbi Teknik (İTÜ) (Bütün oyuncular mühendis burada), Koç, Sabancı ve Bilgi'nin takımları var. İstanbul'da bir de mezun takımları var; Türk Kası, SteamHucks ve CaddebostanOlimpics (CBO) diye. Bir de Çanakkale'de Troya Ultimate var. Federasyonun hazırladığı okul turnuvaları haricindeki turnuvalara alakanız olmayan bir okulun takımında oynayabilirsiniz bir sıkıntı yok. Sadece antrenmanlar okullarda yapılıyor.

Ha bir de enteresan bir bilgi: oyunda hakem yok. Oyuncular kuraldışı hareketleri kendi bildirmek zorunda :) Kavgayı engellemek için de her takım maç sonrası birbirine "Spirit" (oyunun ruhu) puanı veriyor ve bir takım çirkefe yatıyorsa onları cümlealeme rezil oluyor. Bu yüzden rakip oyuncular birbirleri arasındaki diyalogu iyi tutmaya çalışıyor. Zaten oyunu oynayan küçük bir grup, aynı oyuncuları sık sık görüyorlar karşılarında, yüz yüze bakıyorlar, papaz olmak istemezler :)


"Spirit Circle" - Maç bitince takımlar daire oluşturup konuşma yaparlar

Kısaca açıkladığım bu sporu denemek isterseniz bir gün Bilkent'e bekleriz. :)